Gündem, Manşet

Kürk Mantolu Madonna’dan Edebiyat-Sinema İlişkisi Üzerine

2Q==

Bir Ulusal Kanal’ın magazin programı sohbetinde 2017 de sinemaya uyarlanacak olan Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabının program yorumcusunun Amerikalı şarkıcı Madonna’nın hayatını konu alacağını zannetmesi ile trajikomik fırtına koptu. Kimimiz oturduğumuz yerde yerin dibine girmek isterken kimimiz de “Ben duymuştum o kitabı da on Madonna bu Madonna değil miymiş “diyerek Instagram’da gördüğümüz kahve manzaralı kitap fotoğrafından daha öteye gidip konusunu araştırmaya başladık yine sanal ortamlarda.

Neredeyse son iki yıldır tüm raflarda en çok satanlar listesinden inmeyen sosyal medyada bu kadar çok sayfaları kapağı paylaşılan bir kitabın konusunu merak edip öğrenmemek, okudum diye yalan söylemek cehaletin başka bir boyutu Sabahattin Aliye büyük ayıp olsa gerek. Neyse…

Konumuza dönersek aslında bu olay bize farklı bir konu açmayı vesile kıldı: Edebi eserlerden sinemaya veya diziye uyarlanan filmler aslı kadar başarılı olabilir mi ya da eseri gölgede bırakabilir mi? Edebiyat da , diğer tüm sanat dalları gibi sinemadan çok önceleri toplumun iletişim araçlarından biridir. Sinemanın bu köklü iletişim araçlarıyla ilişkili olması, kendine kaynak edinmesi kaçınılmazdır. Sinema var olduğu günden beri edebiyat gibi güçlü kültürel yapıtlardan beslenir bu iki iletişim aracı birlikte kitleleri eğlendirmeye, bilgilendirmeye, zaman zaman da tartışmaya sevk etmiştir. Birçoğumuzun adını dahi duymadığın eserler ,yazarlar sinema ile hatta günümüzde daha da etkili araçlardan olan diziler ile hayatımıza girip haberdar olmamızı sağlamıştır. Popüler kültürde bu eserlerin işleniş biçimi birçok eleştirmen tarafından olumsuz yorumlansa da genel anlamda farkındalık yaratmadan başarılı olunan sektör halindedir.
En önemli örneklerinden şüphesiz Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu eseri popüler kültürde kendisi gibi popüler isimler aracılığıyla başarılı olup kitleleri kendine bağlamış, kitapçılarda en çok satılan eserler arasında yerini almıştır. Zira son dönemlerde genelde tarih özelde Osmanlı tarihini anlatan kitapların varlığı yazarların artan popülaritesi buna örnektir. Türk sinemasında çok başarılı örnekler vardır hayatımıza değerli edebi eserlerin girmesini sağlayan. Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Gulyabani ‘si ,Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım’ı, Aziz Nesin’in Zübük’ü, Zülfü Livaneli’nin Mutluluk eseri ,Metin kaçanın Ağır Romanı, Şükran Kozalı’nın Eğreti Gelin’i belkide birçoğumuzun kitaptan uyarlama olduğunu bile bilmediğimiz filmler arasındadır.

Kitaptan uyarlanan filmleri başarılı bulmayıp dezenformasyona uğradıklarını belirten eleştirmenlerin sayısı da az değil. Başarısızlığın sebepleri arasında; eserin özüne sadık kalmama, seyircinin isteklerini ön plana koyarak içeriği oldukça keyfi bir biçimde değiştirme, karakterlerle benzemeyen oyuncuların oynaması, edebiyat bilgisi ve sevgisi olmadan sadece ekonomik veya politik kaygılarla hareket etme gösteriliyor. Her sanat yapıtı kendi dalında özgünlüğünü manevi yoğunluğunu korur tabi. Kitap okurken zihnimizde canlanan karakterler ,mekanlar, olaylar sinemaya aktarıldığında büyüsünü kaybeder. Görsel olarak zevk alınsa da hayal gücü kadar keyifli olmadığı kesindir.
2017’de vizyona gireceği söylenen Kürk Mantolu Madonna’yı biz de merakla beklemekteyiz. Eserin özüne sadık kalınlığı,ekonomik çıkarlardan uzak iyi bir film izlemek dileğiyle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir